Fıkra bugün büyük ilgi gören bir konudur. Önemi toplumun, kültürün ve günlük yaşamın farklı yönleri üzerindeki etkisinde yatmaktadır. Bu makalede, Fıkra ile ilgili temel hususları inceleyeceğiz, zaman içindeki gelişimini, farklı alanlardaki sonuçlarını ve aynı zamanda bu alandaki uzmanların görüş ve bakış açılarını analiz edeceğiz. Fıkra'e kapsamlı bir bakış sunabilmek için farklı bakış açılarını ele alacağız ve bu konuyla ilgili güncel ve alakalı bilgiler sunacağız.
Örnekler |
---|
Bir İngiliz, bir Fransız ve bir Alman birlikte bara girmişler. Barmen, "Yine mi siz?" demiş. |
Fıkra, latife, nükte veya nekre, özlü bir anlatımı olan, nükteli ve güldürücü kısa hikâye. Nasreddin Hoca fıkraları, Karadeniz fıkraları ve Bektaşi fıkraları bunlara örnektir. Hikâye şeklinde olmayan güldürücü sözlere espri veya nükte denir. Espri anlamında da kullanılan şaka kavramı ise güldürücü hareketleri de kapsar. Milletlerin ortak hayat görüşünü, zekâ ve hazırcevaplılığını yansıtmaktadır. Sözlü edebiyatın ürünleri olan fıkralar zamanla anonimleşerek iç içe girmiş giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşarak tek bir olayı içinde barındırmaktadır.
Latife ve daha sonraki adlandırılışıyla fıkra anlatım bakımından hikâye, güldürme yönünden de gülmece karakteri taşıdığı için bu iki tür arasında görülmüştür. Kâşgarlı Mahmud'un küg ve külüt kelimeleriyle karşıladığı fıkra "halk arasında ortaya çıkıp insanları güldüren şey, halk arasında gülünç olan nesne" şeklinde açıklanmıştır. XVI. yüzyıldan sonra Osmanlı Devleti'nde terim olarak kullanılmış ve fıkraların toplandığı eserlere de "letâif, letâifnâme" denmiştir. Latife sözcüğü XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren fıkra, nükte, nekre vb. kavramlarla eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanmıştır. XX. yüzyıl ile halk edebiyatının bir ürünü olarak ele alınmış ve "latife"ye oranla "fıkra" adı yaygın olarak kullanılmıştır.
Edebiyat ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. |